'' Onlar Hep Yanım da''

 Yorulmuşum...

Aslın da bugün pek bir işte yapmadım, yoğunlukta azalmıştı hâlbuki! Kapıyı açtım. Üstümdekileri çıkarıp banyoya geçtim. Sıcak suyun altına girdim. İnşallah vücudumda ki ağrılara iyi gelir. Ayaklarım güçsüzleşmiş mi? Ne ara bedenim bu kadar yorgun düştü. Kuvvetim kesildi. Yüzümde solmuş sanki! 

Aynada ki kim? Hem tanıdık geliyor hem de bir o kadar uzak. Nefesimde kesilecek gibi kalbim ağrıyor. İnsanın kalbi ağrıyor muydu? Savaş halinde gibi. Atıp atmama arasında kararsız. Biraz uzanmam lazım! Kendime gelirim ama önce yatıp dinlenmeliyim. Sanki yıllardır uykusuz kalmış gibiyim...Ne tuhaf demi!

Doğumdan sonra aylarca 1 saat uyusam ''Şükürler Olsun!'' deyip, sanki günlerce uyumuş gibi hissederdim. Hayat mı deniliyor şimdi buna? Ya da zaman mı? Zaman hep acı göstermişti ama.. Bu sefer ki neydi? Acı, gerçek, kabulleniş, yok sayma; hangisi?

Yorganın altına girip, kafama kadar örtündükten sonra yastıkla bütünleşmemle dalmışım. Kapıdan içeri biri girdi hatta 2 iki kişi. Biri yatağın etrafından dönüp baş ucuma oturdu. Diğeri yatakta baş ucumdaydı. Gözlerim hala kapalı, açmıyorum. Yavaşça başımı okşadı. O kadar sıcaktı ki elleri. Bütün yorgunluğum gitmişti...

9-10 yaşlarımdaydım. Akşam saatleri. Komşular kapının önünde taburelerini alıp gelmiş oturuyorlardı. Bir muhabbet bir muhabbet ki sormayın. Çaylar demlenmiş, çekirdekler alınmış. Kimin elinde el örgüleri, kimi çekirdekleri çitleyip hararetle konuşmaya dalmışlar. Bizde mahallede oyun oynuyorduk. Herkes kendi gurubuyla, kahkahaların hava da uçuştuğu, eğlenildiği bir akşamdı işte. Bizim devrin çocukları bilir. ''Yakar Top'' oyunu oynuyorduk. Koşmaya başlarken önümdeki taşı görmedim haliyle. Taşa takılıp, yere kapaklanmam saniyeleri doldurmadı bile. Kolumun üstüne düştüm. Ağlamaya başlamıştım. Komşu teyze sesimi duyup elindekileri fırlatıp yanıma koşması sanırım 5 yada 10 saniye falan sürdü. Hemen beni kaldırdı. Bir şey var mı? diye baktı. Yoktu! Tabi benim ağlama durmayınca, üzerimi temizleyip kucağına yatırıp başımı okşamaya başladı...

Hiç bilmediğim bir duygu! Düşüyorsun, annen seni kaldırıyor ve sarıp sarmalayıp teselli ediyor, başını okşuyor. ''Geçecek yavrum, bir şeyin yok'' diyor. O an ki; özlemimi, duygumu, hiçliğimi ve anne kuzusunun ne demek olduğunu hissettiğim, anladığım o anı, duygu karmaşasını, boşluğu anlatamam! Canım aslında o kadar çok acımamıştı. Ama o an daha çok ağladım, daha çok canım yandı. O anda ,orada kalabilmek için neler vermezdim anlatamam. O yüzden elimde ki tek kozu kullandım. O başımı okşadıkça ben daha çok ağladım...

İşte yine aynısı olmuştu. Bir boşluktaydım ve biri gelip başımı okşuyordu. Diğeri baş ucumda durup sanki karşıma çıkacak bütün kötülüklere, korkulara, yenilgilere karşı bana zırh örüyordu. Koruyordu. Ağlamak geldi yine içimden! Nefesim sıkıştı, boğazım düğümlendi, yatağın içinde ayaklarımı kendime doğru çekip anne rahminde ki embriyo şeklini alıp, büzüldükçe büzüldüm. Haykırmak istedim! Bağırmak, nefesim, sesim kısılana kadar çığlık atıp, ağlamak, önüme geçen her şeyi darmadağın edip, yok etmek istedim.

Ama yine savunmasızdım. Ağlasam, gözlerimi açsam gideceklerdi. Gitmesinler diye sustum, kıvrıldım,

Yine de.....

Yine de gittiler.

 Sonra kalktım, baktım. Ve dedim ki ;

''Onlar hep yanım da ... !''


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

sevdim seni..

Zor Olucak Biliyorum